Kasım Hasbihal

Geçtiğimiz günlerde bu ayın hasbihal konusunu zihnimde tasarlarken yan masadaki iki
kadının konuşmasına kulak misafiri oldum. Mevlit kandilinde yapacaklarını konuşuyorlardı.
Dinlerken –kendim başta olmak üzere- günümüzde müslümanların peygamberimizi hiç
anlamadıklarını ve ahlaki özelliklerini hayatlarına taşıyamadıklarını fark ettim.
“Hicretin 9. yılı idi. Peygamber Efendimiz Bizans üzerine yaptığı Tebük seferinden
dönmekteydi. Medineli Müslümanlar, İslâm ordusunu karşılamak için şehrin dışına kadar
çıkmışlardı. Herkeste bir sevinç ve bayram havası vardı. Peygamberimizi ve İslâm ordusunu
karşılayanlar arasında büyük sahâbe Muâz bin Cebel de bulunuyordu. Hz. Muâz, bir özründen
dolayı Tebük gazâsına katılamamıştı. Resulullah Efendimiz, kendisini karşılamaya gelen
Müslümanlarla tek tek el sıkıştı, musafahada bulundu. Onların tebriklerini kabul etti. Bu arada
Hz. Muâz ile de el sıkışmıştı. Fakat Muâz`ın elleri herkesinkinden farklıydı. Sertleşmiş,
nasırlaşmıştı. Peygamberimiz:
‘Yâ Muaz, ellerinin sertliği nedendir? Bu pütürlük ve nasırlar nasıl oldu?’ diye
sormaktan kendini alamadı. Hz. Muâz, elinin sertliği ile Hz. Peygamberi rahatsız ettiğini
zannetmişti. Özür dilercesine, bu vaziyetinin sebebini açıklamaya başladı:
‘Ey Allah`ın Resulü!’ dedi. ‘Ben çoluk çocuğumun rızkını kazanmak ve nafakasını
temin etmek için uğraşıyorum. Ellerimden testere, keser, kazma, kürek, çekiç hiç düşmüyor.
Bu yüzden ellerimin yumuşaklığı gitti, bu şekilde sertleşip nasırlaştı.’ Bu söz üzerine âlemlere
rahmet olarak gönderilen sevgili peygamberimiz, Hz. Muâz’ın alnını (bir rivâyette ellerini
tutarak avuç içlerini) öptü ve: ‘Bu ellere ateş temas etmez. Ahirette Cehennem ateşi
dokunmaz’ buyurdu.”
Peygamberimiz çalışmanın önemine vurgu yaparken günümüz Müslümanları hakkıyla,
alın teri dökerek çalışmanın ne kadar da uzağındalar.
Yine Peygamberimiz;
“Hoş gör ki, hoş görülesin.” buyurmuştur. Önce kendimizi hoş görmeli, sonrasında
etrafımıza karşı hoşgörülü olmalıyız. Bu bize ince bir ruh kazandırır. Kuşu ölen çocuğa baş
sağlığına giden bir peygamberin ümmeti olarak öncelikle biz ince ruhlu davranmalı değil
miyiz?
Peygamberimizin fiziki görünümünü, ne yiyip içtiğini, ne kadar fakir bir hayat
sürdüğünü anlatıp anmaktan ziyade onun ahlaki yapısını günümüze taşımalı değil miyiz?
Tüm bu düşüncelerle önce kendimden utandım. Yaşadığım hastalık benim kendime
dönmeme vesile oldu. Kendi iç muhasebelerimde söylemekten ziyade yaşamanın ne denli
önemli ve etkili olduğunu çok daha iyi anladım. Güzeli örnek alıp, güzellikleri yaşatmaya niyet
ettim. Rabbim hepimizi razı olduğu kullarından eylesin…

Halise MUTLU
Sosyolog, Aile Danışmanı
05.11.2021 Cuma / Samsun