Eylül Hasbihal

Sevgili ve Kıymetli Dostlarım,
Sizleri bu ayki hasbihalimde 10 yıl öncesine götürmek istedim. Gördüm ki on
yıl evvelki sorunlarımız ile bugünkü sorunlarımız ne kadar da benzeşiyor. Dileğim o ki
gelecek on yıllarda sorunlarımız çözüme kavuşur ve aile yapımız korunur…

“BEN, SEN DEĞİL, BİZ! OLABİLME…
Bu hafta birçok yeni arkadaşla tanıştım. Yeni fikirler edindim, güzel dostluklar kurdum. Ne
güzel insanlar, ne azimli gençlerimiz varmış. İçim açıldı. Toplumsal huzur adına kaygılarım
azaldı, umudum arttı. Birbirimizi tanımak ve karşımızdakini olduğu gibi kabul etmek BİZ
olabilmenin beklide ilk şartı bunu gördüm. Birlikte neler yapabileceğimizi konuştuk, ortak
sorunlarımıza çözüm üretmeye çalıştık.
Bir diğer yanıyla da evliliklerindeki sorunlar dolayısıyla mutsuz olan çiftler de var elbet…
Aklıma Alman Şair Goethe’nin şu sözü geldi. “ ister kral, ister hamal olsun, dünyada en
mutlu insan, aile huzuru olan insandır”.Ne kadar doğru bir söz Huzursuz bir evlilik insanın
kendisini mutsuz kılmakla kalmayıp, çevresini de etkiliyor…
Toplumsal bir varlık olan insan yalnız kalmak istemez. Vakti gelince, can yoldaşı, gönül
sırdaşı biriyle bir aile kurmak ister. Aile, ”Sizin için nefislerinizden kendileri ile sükûn
bulacağınız ve aranızda muhabbet ve merhamet kıldığı eşler yaratmış olması da O’nun
ayetlerindendir” (er-Rum / 21) buyruğunda ki gibi, birbirleri için yaratılmış, temeli
dayanışma ve destekliğe dayanan, birliktelikleriyle hayatlarına anlam katan bir kurumdur.
Büyük umutlarla bu yola girilir ancak bazen bazı şeyler düşünüldüğü gibi olmaz…
Kimse gün gelip yollarını ayıracaklarını düşünerek evliliğe adım atmaz. Ancak günümüzde
boşanma sayısı hiçte azımsanamayacak bir sayıya ulaştı. Bizlere düşen; neden bu duruma
geldik? Ne oldu da yuvalar yıkılıyor? Sorularına cevap aramak olacaktır. Elbette bunun
birçok nedeni olabilir. Bunun için toplum olarak hep birlikte bir durum tespiti yapmalı ve
düştüğümüz yerden doğrulmalıyız…
Modern anlayış, varlıklar âlemini parçalar halinde anlar. Ve bireysel mutlulukları için
yaşayan insanlar olarak kadın ve erkeği ayırır.”Ben benim, Sende sensin” der adeta. Varsa
yoksa kendi mutluluğudur aslolan. Paylaşma yok, dertleşme yok, yalnızlık çok. Bu elbette
hastalıklı bir yaklaşımdır.
Bizim inancımızda tevhid akidesi vardır. Her varlığın bir diğeriyle bağlantılı olduğunu ve bir
görevi bulunduğuna inanırız. Bu inanca göre kadın ve erkek bir bütünün parçalarıdır. O
bütünü ayakta tutmak üzere bir vazife yüklenmek zorundadırlar. Sevgi ve erdem toplumu
oluşturmada herkesin bir görevi vardır. Sevgi temelli ailede paylaşım esastır. Ağır olan
hayatın yükünü iki kişi daha kolay taşır inancı hâkimdir.
Toplumumuz da ise bu günlerdeki hâkim anlayış bu iki görüş arasında bir yerde. Geleneklerle
karışmış, yer yer özellikle kadını zorlayan, BİZ olamadan araya ailelerinde girmesiyle
BİZLER olmuş aileler.
Aile ve evlilik denildiğinde herkes kendi penceresinden, gördüklerinden, bildiklerinden
çözümler üretmeye çalışıyor. Kimimiz evliliğin önemini her defasında dile getirirken, kimimiz
yaşadığı sıkıntılardan yola çıkarak zorluğundan bahsederek, çözüm aramak yerine şikâyet

etmeği tercih ediyor. Bazılarımız ömür boyu aşk olmalı evlilikte ütopyasını savunuyorken,
bazılarımızsa bir çiçekle bahar geçmez görüşünü savunuyor.
Bende şöyle düşünüyorum:
Tamam, evlilik İnsan hayatının en önemli kilometre taşlarından biridir. Ama ya biz olması
gerekenden fazla anlam yüklüyorsak! Yoksa evliliklerimizden çok şey mi umuyoruz? Ve yine
umduklarımızı bulamayınca hayal kırıklıkları yaşayanlar bizler olmuyor muyuz?
Yani diyorum ki; kendimizi, eşimizi iyi tanımalı, imkânlarımızı iyi tespit etmeliyiz. Elimizde ki
imkânlar dâhilinde isteklerimizi şekillendirmemiz gerekiyor. Adım adım ilerlemek, bu
adımları birlikte atabilmek değil midir aslolan?
Evliliklerin elbette ki olmazsa olmazı SEVGİ'dir. Sevgi bir sebep değil, neticedir. Yani, sevgi
uyumun neticesidir. Uyum, doyumu getirir. Kendine rağmen, sen diyebilmek karşısındakini
önemsemek, Ben, Sen demeden BİZ olabilmektir. Farklılıklarla birbirini sevebilmek,
katlanabilmektir.
Sorunları olsa da aileler hala bu yüzyılın kurtarıcı güven ortamlarıdır. Sağlıklı nesiller inşa
Allah bu ortamlarda yetişecektir. Umudumuz daimdir… Gayretimiz duamızdır…
Halise Mutlu 07-14 Mart 2010”

Halise MUTLU, Sosyolog, Aile danışmanı
03.09.2021 Cuma, Samsun